Blog Arşivleri

Raks ve Düm-Tek Sembolizm

Sufi-Omdurman-3964

Metinlerdeki Simgesel Anlatım

Şiir çözümlemesi ve okunmasında daha çok geleneksel şerh usullerine bağlı olarak beyit ve beyitteki kelimelerden yola çıkılarak açıklamalar yapılagelmiştir. Şüphesiz bu merkezden çembere doğru yayılma şeklindedir. Ancak metinlere veya beyitlere yaklaşımın farklı bir boyutu da çemberden merkeze doğru bir gidiştir. Eğer beyitte simgesel olarak bulunan kavram veya değerlerin arka planı verilerek, özüne inilirse beyit kendiliğinden açıklanmış olacaktır. Şüphesiz her beyte bu şekilde yaklaşmanın imkanı yoktur; ancak tasavvufun Allah, insan ve âlemle ilgili temel öğreti ve algılamalarının şiire yansımalarını bu şekilde çözümlemenin de önemli katkıları olacaktır.

Bu çalışmamızda düm-tek’in ve buna bağlı olarak kudümün nasıl bir simgesel yapı içerdiğini; dolayısıyla varlık âlemindeki yansımalarının nasıl olduğunu tespit etmeye çalışacağız. Başta Kur’an olmak üzere ilahî ve edebî eserlerin hemen hepsi simgesel anlatımlarla doludur. İnsanların aşkın (müteal) olanı algılama ve kavraması oldukça zordur; ancak insanlara bunların bir şekilde anlatılması da gerekiyordu. O halde yapılması gereken insanların tecrübe ve müşahede ettikleri âlemden simgelerin kullanılması idi. Öyle de olmuştur. Şüphesiz simgeler simgelediklerinin aynısı değildir, sadece insanların zihnine benzer çağrışımlar bırakma görevleri vardır. ‚Bu yüzden bir sanatkâr eserini varlığa getirirken aslında çok da bağımsız değildir. Çünkü ister bunun farkında olsun, ister olmasın kendinde meknuz, içinde gizlenmiş bu tanrısal kâbiliyetlerle hareket etmektedir. Bu durumda sanatçının kreasyonu da bir bakıma Tanrı’nın âlemi yaratma eyleminin taklidi olmaktadır. Nihayetinde ‚semboller, temsil ettikleri nesnelerin hakikat âlemindeki gerçek şekillerini yansıtırlar.

Saldı nüh-tâk kubbe-i gerdûna şûr-ı velvele

Feth-i genc-i âdeme tabl-ı beşâretdür kudûm (Sâkıb Dede)

(İnsanlık hazinesinin açıldığını müjdeleyen kudüm, dokuz kubbeli feleğe velvele verdi.) Bu yazının geri kalanını okuyun

Aşk ve Hicran

Untitled-1

Aşksızlara Verme Öğüt

20150507112839_16289

Aşksızlara Verme Öğüt

Muhatabının bileğini bükmek derdindeki dinleyiciye bir şey anlatmak imkansız. Öğrenme iştiyakı taşımayan muhatab hocanın kâbusu. Söz daima kasdedilen mânâdan daha azını taşıyabilir. Yani, açık arayan dinleyici, söylenene her zaman bir itiraz aralığı bulabilir. Bu yazının geri kalanını okuyun

Hikmet Damlaları

Untitled-1

Alem üç şeyin mecmuundan ibarettir :

Varlık , Düşünce ve Hareket.

Bunların hepsini kendinde toplayan insan , üç şeyin peşinde olmak için yaratılmıştır :

Hakikatin , Hayrın , Güzelliğin

Bu yazının geri kalanını okuyun

Her Şey O’nu Anlatıyor

maxresdefault

Her Şey O’nu Anlatıyor

Aşk Hakk’ın hangi yüzünün tecellisidir ki, insan O’na erdiğinde benliğini yitirir?

“Aşk” kelimesi Türkçe’de “Sarmaşık” kelimesinden geliyor. Sarmaşık nasıl bir evin etrafını sarar ve evi yok ederse, Aşk’ta insan gönlüne girdiği zaman orada nefsanî arzu istek, her türlü kötü huyları yok eder çünkü Aşk’tan boyun eğilir, “hiçlik” ortaya çıkar, kendi varlığından insan geçer. Aşk Hakk’ın sıfatıdır ve insana bu sıfat zuhur ettiği zaman yaratılışın sebebi aşikâr olur çünkü Allah “İstedim ki bilineyim, arzu ettim ki bilineyim” lütfuyla bizleri mazhar kılmıştır, dolayısıyla da Aşk’la insan insan yokluğa erer. Bir Ayet-i Kerime’de, “Bir Padişah bir ülkeye girdiğinde, oradaki diğer Padişahların başını keser” buyuruyor Allahu Azimüşşan. Hz. Mevlana bunu açıklarken, bu Padişah’ın “Aşk” olduğunu ve kalbe girdiğinde orada kendinden başka güç ve kudret bırakmadığını söylüyor. İşte Aşk sardığı zaman benlik, kibir, kötü huylar yok olur gider. Allah cümleye nasip etsin.

Bu yazının geri kalanını okuyun