Yaşamak İster misiniz?
Şüphesiz ki bu sorunun cevabı, herkes için evet”tir. Ancak bu sorudan daha önemlisi, nasıl yaşamak istediğimizdir. Genetik alanındaki gelişmeler, insanın yaşama süresinin, genetik kartlarında tayin ve tespit edildiğini çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. “Ecel birdir, değişmez” kaidesi, eskiden yalnız inananların bir kader formülüydü. Genetik mühendisliğindeki yeni gelişmeler ise, bütün organların dayanıklılık, dolayısıyla hayat süresinin kesinkes önceden kaydedilmiş olduğunu ortaya koyarak bu kaideyi inanan-inanmayan her kesim için genelleştirdi. Hatta yine bu ilim dalının âlimleri, “doğan bir çocuğun hangi rahatsızlıkları geçireceğini, bunların zamanını ve ölümle sonuçlanıp sonuçlanmayacağını bilmek mümkündür” diyorlar. Aynı kaideler, diğer hastalıklar için de geçerlidir.
Şu halde mesele, yaşamak isteğinden ziyade nasıl yaşayacağını bilmektir. Ömrün değişmezliği hanında da bu süreyi sağlıklı geçirmek, insanların davranış biçimiyle yakından ilgilidir. Ateist ilim adamları, uzun yıllar boyu anne sütünü tenkid etme cesaretini gösterdikleri gibi bir de sağlıklı yaşamak için birbirini tekzip eden formüller uydurdular. Ve bu formülleri araştırmadan kullananların, her geçen gün daha da bozulan sağlıklarını görmezlikten geldiler.
Bu yazının geri kalanını okuyun →
Bilim kategorisinde yayınlandı
Etiketler: alkol, ölüm, ömür, beyin, bilim, damar, doku, ecel, genetik, genetik mühendisliği, hücre, hormonal, ilim, karaciğer, namaz, oruç, sinir sistemi, stres, sufican, tasavvuf, tasavvuf ve bilim, vucud, yaşam