Blog Arşivleri
Osmanlı Tarihinin Mirası
Osmanlı tarihinin bugünkü Türk insanına mirası nedir?
Yarını inşaa ederken tarihi vasıflarımızdan ne ölçüde faydalanabiliriz?
Maziden gelen temayüllerimize dayanarak nasıl bir istikbal insa edebiliriz? Baska bir tabirle Türk insanı kapitalizme mi sosyalizme mi yatkındır?
Ümmete Çağrı
“İslâm ülkelerinin başında bulunanlara çağrı:
Size sesleniyorum. İslâm ülkelerinin başında bulunan cumhurbaşkanları, başkanlar, kırallar, size sesleniyorum.
Türkiye’nin, Mısır’ın, İran’ın, Suriye’nin, Ürdün’ün, Pakistan’ın, Tunus’un, Cezayir’in, Fas’ın ve diğer İslâm ülkelerinin başında bulunanlar size sesleniyorum.
Bulunduğunuz yere nasıl geçmiş olursanız olun, ister kaderin sevkiyle veya cilvesiyle, ister babadan, de Bu yazının geri kalanını okuyun
Rilke ve Hz Muhammed
HZ MUHAMMED VE RİLKE
Asıl adı “René Karl Wilhelm Johann Josef Maria Rilke” olan Rainer Maria Rilke, 4 Aralık 1875’te Böhmen’in Avusturya-Macaristan’a ait olduğu zamanlarda Prag’da doğdu. Zayıf karakterli ve hiçbir şeyden memnun olmadığı söylenen babası askerî kariyerini tamamlayamadı ve demiryolları memuru oldu. Annesi Sophie bir fabrikatör kızıydı ve etrafındaki insanlara hükmetmeyi seviyordu. Aradığı sosyete hayatını bulamadığından 1884’te kocasından boşandı.
Çağdaş Bir Biliminsanı Biruni
Çağdaş Bir Bilim İnsanı Biruni
Bîrûnî, 973’te Harezm şehrinde doğdu. Fars kökenli İslam bilgini. Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî. Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınır. Küçük yaşta babasını kaybetti. Harizmşahlar tarafından korundu, sarayda matematik ve astronomi eğitimi aldı. Buradaki hocaları İbn-i Irak ve Abdussamed bin Hakîm’dir. Bu dönemde daha 17 yaşındayken ilk kitabını yazdı. Harizmşah Devleti Me’mûnîler tarafından alınınca Bîrûnî de İran’a giderek bir süre burada yaşadı. Daha sonra ise Ziyârîler tarafından korunmaya başlandı. El Âsâr’ul Bâkiye adlı kitabını Ziyârîlerin sarayında yazmıştır. İki yıl da burada çalıştıktan sonra memleketine geri döndü ve Ebu’l Vefâ ile gök bilimi üzerine çalışmaya başladı.
SEFALET
SEFALET
Türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça böldüğü hasta bir vücudu andıran İslâm dünyası, en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor ve her İslâm memleketinde ruhlar birbirinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyorlar.
Bu yazının geri kalanını okuyun
Nurettin Topçu
Nurettin Topçu
Nurettin Topçu, 1909 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Osman Nuri Topçu’dur. Nurettin Topçu’nun babası Topçuzâde Ahmet Efendi Erzurum’lu, annesi Fatma hanım ise Eğinli (Erzincan’ın Kemaliye ilçesinin eski adı) ’dir. Topçu ailesi Topçuzâdeler diye tanınmaktadır. Dedesi Osman Efendi, Erzurum’un Ruslar tarafından işgali sırasında Türk ordusunda topçuluk yapmıştır, bu lâkap da oradan gelmektedir.
Her Şey O’nu Anlatıyor
Her Şey O’nu Anlatıyor
Aşk Hakk’ın hangi yüzünün tecellisidir ki, insan O’na erdiğinde benliğini yitirir?
“Aşk” kelimesi Türkçe’de “Sarmaşık” kelimesinden geliyor. Sarmaşık nasıl bir evin etrafını sarar ve evi yok ederse, Aşk’ta insan gönlüne girdiği zaman orada nefsanî arzu istek, her türlü kötü huyları yok eder çünkü Aşk’tan boyun eğilir, “hiçlik” ortaya çıkar, kendi varlığından insan geçer. Aşk Hakk’ın sıfatıdır ve insana bu sıfat zuhur ettiği zaman yaratılışın sebebi aşikâr olur çünkü Allah “İstedim ki bilineyim, arzu ettim ki bilineyim” lütfuyla bizleri mazhar kılmıştır, dolayısıyla da Aşk’la insan insan yokluğa erer. Bir Ayet-i Kerime’de, “Bir Padişah bir ülkeye girdiğinde, oradaki diğer Padişahların başını keser” buyuruyor Allahu Azimüşşan. Hz. Mevlana bunu açıklarken, bu Padişah’ın “Aşk” olduğunu ve kalbe girdiğinde orada kendinden başka güç ve kudret bırakmadığını söylüyor. İşte Aşk sardığı zaman benlik, kibir, kötü huylar yok olur gider. Allah cümleye nasip etsin.
Goethe ve İslam
Goethe ve İslam
En önemli Alman edebiyatçı Johann Wolfgang von Goethe, 1749 yılında Frankfurt’ta başlayan yaşamına, 1832’de veda etti, Edebiyat, resim ve doğabilim alanlarında başarı ve yeteneğini ortaya koyarak, ayni zamanda politika alanında dükalık bakanı olarak çalıştı. Eserleri ise, Dünya edebiyatındıa yankılanmaya devam etti. Meslektaşı Kestner, onun için; “Goethe, muhteşem hayal gücüne sahip bir dehadır, asil düşünce tarzı ile, tam bir karakter adamıdır, tüm zorluklar ise ondan korkmaktadır” der.
Goethe’nin evrim teorisi ile ilişkilendirilmesi ve buna olan katkısının tartışılması, doğabilime olan yakınlığı ile başlar. 1780 yılında, Anatomi profesörü Loder ile ortak çalışarak, insan embriyosundaki, ara çene kemiği hakkındaki savı ortaya çıkarması, hayvanlar ile bir akrabalığın kanıtı anlamında değerlendirilmiştir.
Memeli hayvanlardaki ara çene kemiği, insanlarda yoktur çünkü, doğumdan önce, üst çene kemiği ile birleşmektedir. Oysa bilinmelidir ki, bu durum bize konuşma yeteneğimizi bahşeder. Ara ve üst çene kemiğinin doğumdan önce kaynaşabilmesi, bütünü ile, insanın çene yapısının değişimini engellemeye yöneliktir.
Goethe’nin doğa bilimsel çalışmaları, ve bilimadamları ile yazışmaları çok çeşitlidir. Goethe’nin, önceleri hareket ve sürekli değişim konusundaki araştırmaları, yine Evrim Teorisi’nin başlangıcı gibi addedilmiştir. Birçok çevrede ise, İslam dinine olan yakınlığı, bu gibi nedenlerle inkar edilmektedir.