Blog Arşivleri

Modernizm ve İnsanın Ölümü

untitled-1

 

MODERNİZM VE İNSANIN ÖLÜMÜ

 

Ölüm, yaşamın içinde deneyimlenebilir bir durum olmasa da onu her konuştuğumuzda kaçınılmaz olarak yaşamı konuşuyor buluruz kendimizi. Bu nedenle ölümü konuşmak hayatı konuşmak demektir. Yaşam ve ölüm arasındaki bu geçişkenliğe Jung, “ölüm kaygısının temelinde yaşama korkusu vardır” diyerek işaret eder. Yaşam ve ölümüm bu iç içe geçmişliğini belki de en iyi Heidegger ifade eder. Ona göre “biyolojik olarak yaşam ve ölüm olgularının birbirinden kesin çizgilerle ayrılmasına karşın psikolojik olarak iç içedirler. Ölüm, fiziksel olarak yok edicidir ancak ölüm düşüncesi kurtarıcıdır”. Bu yazının geri kalanını okuyun

Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine

Untitled-1

Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine

 

Bu kürsüde tek başıma durmuyorum. Etrafımda sesler var, yüzlerce ses… Sesler her zaman benimle, çocukluğumdan beri.

 

Çocukken köyde yaşıyordum. Biz çocuklar sokakta oynamayı seviyorduk, ama akşamları, yorgun argın ninelerin -bizim orada nasıl derler- konuşlandığı banklar, mıknatıslıymış gibi bizi kendilerine çekiyordu. Hiçbirinin kocası, babası, erkek kardeşi yoktu. Savaştan sonra köyümüzde erkek olduğunu hatırlamıyorum. Savaş sırasında her dört Belarusludan biri, cephede veya partizanların yanında savaşırken öldü. Bu yazının geri kalanını okuyun

Yaşamak İster misiniz ?

life_insurance_annuity

Yaşamak İster misiniz?

Şüphesiz ki bu sorunun cevabı, herkes için evet”tir. Ancak bu sorudan daha önemlisi, nasıl yaşamak istediğimizdir. Genetik alanındaki gelişmeler, insanın yaşama süresinin, genetik kartlarında tayin ve tespit edildiğini çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. “Ecel birdir, değişmez” kaidesi, eskiden yalnız inananların bir kader formülüydü. Genetik mühendisliğindeki yeni gelişmeler ise, bütün organların dayanıklılık, dolayısıyla hayat süresinin kesinkes önceden kaydedilmiş olduğunu ortaya koyarak bu kaideyi inanan-inanmayan her kesim için genelleştirdi. Hatta yine bu ilim dalının âlimleri, “doğan bir çocuğun hangi rahatsızlıkları geçireceğini, bunların zamanını ve ölümle sonuçlanıp sonuçlanmayacağını bilmek mümkündür” diyorlar. Aynı kaideler, diğer hastalıklar için de geçerlidir.

Şu halde mesele, yaşamak isteğinden ziyade nasıl yaşayacağını bilmektir. Ömrün değişmezliği hanında da bu süreyi sağlıklı geçirmek, insanların davranış biçimiyle yakından ilgilidir. Ateist ilim adamları, uzun yıllar boyu anne sütünü tenkid etme cesaretini gösterdikleri gibi bir de sağlıklı yaşamak için birbirini tekzip eden formüller uydurdular. Ve bu formülleri araştırmadan kullananların, her geçen gün daha da bozulan sağlıklarını görmezlikten geldiler.

Bu yazının geri kalanını okuyun